Volkan Konak Menajerlik +90 530 333 86 81

Röportaj

-Sizce dostlarınız hangi davranışları size yakıştırmaz?

Vefasızlık, korkaklık ve güvenilmezlik

-Bu yoğun konser programları arasında ailenizi düşünmek tabi ki size enerji veriyordur, yıllardan beri süren yoğunluk arasında,onların yanında olma isteğinizin en üst düzeyde olduğu bir anınızı hatırlıyor musunuz?

Onların sevgisini her zaman hafızamda, etimde ve de içimde kuvvet olarak taşımışımdır.

-Hayatınız boyunca hep sizinle olsun istediğiniz,vazgeçemeyeceğiniz şeyler nelerdir?

Çalışkanlığım, dostluklarım, seyahat özgürlüğüm ve de bu seyahat özgürlüğüme katkı da bulunan Karavanım.

– Saçınızı uzatmaya ne zaman karar verdiğinizi hatırlıyor musunuz? Özel bir nedeni var mı?

Hatırlamıyorum. Özel bir nedeni yok. Sadece saç uzayan bir nesne olduğu için uzuyor. Bende doğallığına müdahale etmiyorum.

– Mutlu olmak demek neyin gerçekleşmesidir sizce? Ne zaman mutlu olursunuz?

Genelde mutlu olmayı başaran birisiyim. Mutlu olacağım şeyleri yaptığım için hemen herşeyden mutlu olabiliyorum.

-Bugüne kadar pişmanlık yaşadığınız bir olay var mı? Ya da keşke bu olmasaydı dediğiniz bir şey?

Genelde yaşadığımdan ”yaşanılması gerekiyordu” diyerek pişmanlık duymamaya çalışırım. Sadece çok sevdiğim, benim de mensubu olmam dolayısıyla mutluluk duyduğum, Trabzonspor kulübümüzün İstanbul’daki tesisinin işletmesini ( 1998 – 2008 yılları arası) yapmam beni çok yormuş ve de kırıklıklar yaşatmıştır. Böyle bir ilişki yaşamamayı isterdim. Ama hayatın içinde varsa ki var. O zaman bu da kabul.

-Yaşamınızdaki en kıymetli şey ne?

Özgürlük ve ailem.

-Şarkı yazmak bestelemek nasıl gelişiyor?

Bu hayatı ve kainatı algılama şeklidir. İç dünyamı rahatlatma ve ifade etme biçimidir. Ayrıca ürütmeye çok inandığımda ve de çok küçük yaştan beri bu yöne kanalize olduğumdan beste yapmak, şiir yazmak benim için bir refleks haline gelmiştir.

-Sevdiğiniz ve dile getirdiğiniz birçok söz var biliyoruz; ama bunlar arasında en sevdiğiniz ve yaşamınıza yansıttığınız söz hangisi?

Ağaç kurudu mu yeşermez bir daha.

-Yaşadığınız en değerli en anlamlı an dediğimizde aklınıza ilk geleni?

Bütün ailemin, Maçka’da ki evimizde bir masanın etrafında yemek yemesi

-Kutlamalardan hoşlanır mısınız , hoşlanırsanız hangi kutlamalardan ?

Kutlamalara ortama ve insanların değerlerine saygı duyduğumdan katılırım ve de sevinci paylaşma hazzı olarak bakarım. Ama kendimle ilgili kutlamalarda ‘olsa da olur olmasa da olur’ diye düşünüyorum.

-Etrafınızda gülmeyi en çok yakıştırdığınız kişiler kimler?

Selim bölükbaşı, Yaşar Özdemir, Mahmut Özen adlı arkadaşlarımın gülümsemeyi ağız dolusu yaptıklarını düşünüyorum

-Tv programının devamı için hayranlarınızdan büyük bir istek olduğu bir gerçek, bir o kadar da yapımcılar bu konuda ısrarcıdır,peki sizin bu konudaki isteğiniz düşünceniz nedir,albüm çıktıktan bir süre sonra yine 13 program yapmak gibi bir fikir var mı yoksa,televizyon da program yapma olayı tamamen kapandı mı?

Şuan ve uzunca bir süre büyük baskılara rağmen televizyon programı yapma gündemimde yoktur. Zira ben bu günlere ürettiğim eserlerle, sergilediğim sahne performansımla geldim. Dolayısıyla önceliğim üretmek, ana yanağı kadar vefalı, yarin yanağı kadar yumuşacık ve asil dinleyicilerimin gözlerinin içine bakarak bu çalışmalarımı dinleti ve konserlerle sunmaktır.

-Albüm çalışmasına başladığınızı biliyoruz Trabzon’a uzun süredir ailevi ziyaretleriniz dışında bir etkinlik için gelmiyorsunuz, bu albüm yoğunluğundan kaynaklı bir durum mu yoksa özel bir nedeni var mı?

Trabzon Maçka’ya çok sık gitmeye çalışırım. Fakat bu dönemde annemin rahatsızlığından dolayı sadece ona moral ve kuvvet olmak için gidiyorum.

-Albümlerinizde Nazım Hikmet şiirlerine yorumuz ile birlikte yer veriyorsunuz yeni albümde de böyle bir güzel yorum dinleyecek miyiz sizden kesinleşen bir şey var mı?

Her albümde bir eser şiir oluyor. Bu artık gelenek haline gelmiştir. Sizinde belirttiğiniz gibi böyle bir beklenti var,dolayısıyla bu albümde de şiir olacaktır. Çünkü şiir dinleyen, şiiri algılayan ve şiir yazan insanın sanat ve şiir kadar masum olduğunu düşünüyorum.

-Türk Bayrağı’nın sınıflara asılması zorunluluğunun kalkmasından sonra, Andımız ve İstiklal Marşı okunmasının zorunluluktan çıkarılması ile ilgili haberleri nasıl yorumluyorsunuz?

Her ülkenin bayrağına kıymet verip saygı duyarım. Çünkü bayraklar özgürlüğün ve bağımsızlığın simgeleridir. Bende özgürlüğe vurgunum. Dolayısıyla kendi ülkemin bayrağını önemserim, güzel bulurum. Zaman zaman da ondan kuvvet alırım. Özetle bu tip uygulamalar daha çok ülke insanını ilgilendirir. Buna toplumun karar vermesi gerekir. Benim düşüncem, bu uygulamaların olması beni rahatsız etmez. Dolayısıyla kaldırılmasını talep etmem.

-Füze Kalkanı ve Wikileaks olayları ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Füze kalkanına ve emperyalist ülkelerin üstlerine her zaman karşıyımdır. Öte yandan Türkiye’de Amerika’nın üstündeki silahların içeriğinin, kaç tanesinin nükleer silah olduğunu bizim yetkililer soramayacak kadar esaret halindeler. Dolayısıyla bu durumda Füze kalkanı olsa ne olur, olmasa ne olur. Zaten ülke işgal altında Wikileaks olayı ise tamamına baktıktan sonra net bir değerlendirme yapmanın doğru olduğunu düşünüyorum. Ayrıca hiçbir şeyin nedensiz olmadığını düşünüyorum. Ve de bilinen birçok şeyin başka ağızlar tarafından söylenmesi olarak görüyorum. Özetle bu operasyonun nedenini geneline baktıktan sonra anlayabileceğimizi düşünüyorum.

-Türkiye’nin geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Gerçekten A-B-C ayrımı yapmadan düşüncem şudur. Etnik ve inanç ayrılıklarının her gün biraz daha derinleştiği, kültür ve sanata ve de bilime kıymet vermeyip, sığ sularda yüzüldüğü bir yöne doğru gidildiğini düşünüyorum. Bir ülkenin gelişmişliği sadece yolları asfaltlamak, gökdelen yapmak, köprü yapmak, gösterişli 5 yıldızlı otel yapmak, borsa’nın yükselmesi vs. değildir. İnsanları kendisi gibi düşünmüyor diye ve insanların etnik yapılarını ve inançlarını kullanarak yumurta gibi tokuşturmak da değildir. Bundan prim yapmak, bundan yandaş kazanmak, bundan siyasi ikbal kazanmak hiç değildir. Ayrıca ülkemdeki sevgisizliğin suçlusu sanatçılar, gençler, emekçiler değildir. Siz saygıdeğer dinleyicilerim hiç değil. Bu sevgisiz ve karanlık günlerin tek sorumlusu ayrım yapmadan tek elden sadece siyasetçiler diye düşünüyorum. Özetle ülkemin geleceğinden karamsarım ama umutsuz değilim. Zira umutsuzluk bize yakışmaz. Ayrıca da kendilerini umutsuz bir böcek gibi hissedenler, üzerlerine basılıp ezildiklerinde şikayet etmemelidir diye düşünenlerdenim. Ben her zaman bir kartal gibi hür ve yüksekten uçmayı ufuklarda bizi bekleyen gözleri düşünerek umutlu olmayı tercih edenlerdenim.

-Bu yazımızı okuyan ve paylaşacak olan Facebook Resmi Hayran Sayfamızdaki sevenlerinize bir mesajınız var mı?

Sevgili dinleyicilerimin sanat yaşantımda yalpalamadan, maddi beklentilerle değil manevi duygularımla, samimi doğru ve yalın yaşantımla mesleğimi icra ettiğimi bilmelerini isterim. Bunu yaparken de kimsenin emeğine ve duygularına basmadan yükseldiğimi. Kadife eldiven giymiş bir el yumuşaklığıyla, sevenlerime dokunduğumu. Ve bunu yaparken de karşılıksız, cesur ve hür olduğumu ve de akıllarına geldiğimde, onlara çok kıymet verdiğimi, beni seviyorlarsa da benim onları zaten sevmiş olduğumu hiçbir zaman akıllarından çıkarmamalarını diler, en derin sevgilerimle sunarım.

Röportaj: Onur Emre DANIŞMAN

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir